Haber Vakti yazarı Abdurrahman Dilipak, bugünkü yazısında siyasetçilere “Devleti yönetme iddiasında olanların, devlet işlerindeki fırtınaları önceden kestirebilmeleri yerinde olur. Ülkede ve dünyada olup bitenleri, görmezden, bilmezden, duymazdan gelme hakkınız yok” uyarısında bulundu.
Sorunlara geçici çözümlerin daha vahim sonuçlar doğuracağını yazan Dilipak, “Toplumda var olan hoşnutsuzluk, şüphe ve kaygılar yanlış kişilerin yanlış teşhis ve tedavileri ile daha da büyür. Bu ateş bir alevlendi mi, kötü işlerle birlikte iyilikler de beğenilmez ve her söz, her işte bir bit yeniği aranmaya başlanır. Bu saatten sonra görevlerini yapma konusunda memurlarınız emirleri yerine getirme konusunda isteksiz olacaklar ve bu emirleri kendilerini riske sokmayacak şekilde yorumlamak isteyeceklerdir. Çünkü yarın ne olacağından emin değillerdir artık. Siyasetin dili sertleştikçe, toplumda kamplaşma ve çatışma riski artar. İşler kontrolden çıkınca da siyasi cinayetler takip eder” diye yazdı.
Orta sınıfın korunması gerektiğini savunan Dilipak, özetle yazısına şöyle devam etti:
“Orta direği yok eder, ülke yoksullarla zenginler, soylular diye iki kampa ayrılırsa, vay o ülkenin başına geleceklere.. O ülkede yoksullar daha yoksul olurken, servet ve itibar sahipleri de, servet ve itibarlarını koruyamazlar. Sanayi, ticaret ve tarım ihmal edilmemeli öte yandan.
Dinini ve ilmini siyaset ve çıkarlarına basamak yapanların ve onların yaşadıkları ülkelerin vay haline! Ülkede herkesin gençlik çağlarını mektep ve askerde geçirenler iflah olmazlar. Diplomalı işsizler ordusunun öfkesi aklında büyüktür ve dilleri susmaz. Laf da dinlemezler. Her soruya verecek cevapları da vardır. Üniversiteli işsizleri istihdam edecek iş yeriniz yoksa başınıza bela almış olursunuz, övündüğünüz konular dövüneceğiniz konular haline gelir. Oysa onları, akıl ve emek kalitesine göre, yükselmeleri için önleri açık olmak üzere, sanat okullarına, ön lisansa, meslek yüksek okullarına yöneltebilirdiniz. Böyle bir üniversite, böyle bir fakülte olamaz. Bakın bunlar, adalet, barış, hürriyet olmadan olmaz. Sonra paranız para değilse, bu işler beş para etmez. Sonunda paraya çevirdiğiniz değerler, para ile birlikte değer kaybediyorsa, kimse mutlu olmaz. Plan yapamaz, taahhütte bulunamazsınız. Hammaddeniz ne durumda, imkanlarınızı, kaynaklarınızı doğru kullanabiliyor musunuz? Denizin dibinde doğal gaz ararken, Karadeniz’de hidrojen sülfür yüzeye çok yakın. Memleketimizde boraks da öyle, daha nice madenlerimiz var ve halimiz de böyle.
Ne zaman aklımızı başımıza toplayacağız bilmem ki, övünmeyi ve dövünmeyi bırakıp biraz düşünmemiz gerek, biz nerede yanlış yapıyoruz diye sanırım.”
Yazının tamamını okumak için